Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2012/2013 STSL İLK YARININ EN İYİ ONBİRİ

Resim
1-Volkan Demirel   (Fenerbahçe):  Son haftalarda hatalı goller yese de ilk yarının geneline bakıldığında; gösterdiği yüksek performans ve hemen her maç kurtardığı net gollük pozisyonların fazlalığı kalede onu tercih etmeme sebep oldu. Diğer adaylarım Eduardo ve Onur idi. Onur ligin başından beri kalede olsaydı ve bu performansını verseydi sanırım onu seçerdim. 2-Gökhan Gönül (Fenerbahçe):  Büyük potansiyelini iyi bildiğimiz için Gökhan'ın iyi oynadığı maçlardan sonra bile eleştirildiği sık oluyor. Kapasite olarak bence ligdeki tek rakibi olan Eboue ilk yarı tek kelimeyle dökülünce ve başka da dikkat çekici bir sağ bek performansı göremeyince buraya rahatlıkla onun adını yazdım. Eskişehirspor'dan Akaminko'nun da adı anılmaya değer. Sağ koridoru iyi savunmasının yanında, en önemli özelliği olan çabukluğuyla hemen her maç defalarca ağır stoper ikilisinin kademesine girmek durumunda kaldı ve bu işi de iyi kotardı. 3-Tomas Sivok   (Beşiktaş):   İstikrarlı oyunu, bu sene

DERBİDEN DAHA ÖNEMLİ BİR ŞEY VAR MI?

Resim
Eskiden olsa satırlarca maç öncesi analizi yapar, tek tek futbolcuların form durumlarına, şablonlara, dizilişlere vs. kafa yormaya çalışırdım. Maç sabahı gözümü açtığım anda maçın heyecanlıyla kalbim gümbür gümbür atmaya başlar ve bu durum maçın son düdüğüne kadar da geçmezdi... Kısa bir hikaye anlatayım. 1900'lerin başlarında o zamanki dünya satranç şampiyonu Emanuel Lasker ile rakibi Siegbert Tarrasch, ünvan maçına başlamak üzereyken 1 . dünya savaşı patlak verir. Lasker maçı ertelemek ister, Tarrasch ise oynamakta ısrarlıdır. Lasker rakibine şu cümleyle sonlanan oldukça uzun bir mektup yazar:  "Sayın Tarrasch bu durumda maça başlamamız doğru değil, dünyada satrançtan daha önemli şeyler de var ."   Tarrasch'ın cevabı fazla gecikmez, tek cümlelik kısa bir mektuptur: "Sayın Lasker siz ciddi misiniz, sizce gerçekten de dünyada satrançtan daha değerli bir şey var mı?"   Hayatta futboldan daha değerli şeyler de var ve bende bu aralar özel hayatımda bunla

DİKKATİMİ ÇEKENLER-4: Kenan Özer

Resim
Yine Beşiktaş altyapısı çıkışlı ve yine potansiyelini bir türlü gösterememiş bir isim. Yanılmıyorsam ilk kez Tigana döneminde az da olsa forma şansı bulmuştu. Mehmet Sedef 'in ardından o jenerasyonun içinden A takım için en fazla düşünülen isimlerden biriydi ama olmadı..  Alt liglerde kiralık ve genelde de başarılı geçen yılların ardından geçen sene başında onu süper ligde, Antalyaspor kadrosunda görünce bu sene belki beklediğim çıkışı yapar diye ümitlenmiştim. Fakat Mehmet hoca sezon genelinde onu hep yedek bekletip son dakikalarda zaman geçirmek için oyuna alacağı oyuncu olarak kullanmayı tercih etti. Tita'nın varlığı ve Emrah Başsan'ın müthiş çıkışı nedeniyle bu konuda çok da eleştiremiyorum kendisini. Bu arada alt liglerde oynadığı yıllardan bahsederken aklıma geldi. Saffet Sancaklı bi ara her katıldığı programda anlatırdı bunu ama bilmeyenler bir de benden dinlesin. Sancaklı İstanbulspor'u satın aldıktan sonra ilk iş olarak, büyük uğraşlarla Beşiktaş'

HAYATIMIN FİLMLERİ #22.Eternal Sunshine of the Spotless Mind#

Resim
22. Eternal Sunshine of the Spotless Mind   (2004) Yönetmen:  Michel Gondry Oyuncular:   Jim Carrey , Kate Winslet , Kirsten Dunst. Imdb notu: 8.4  Uzun uzadıya giriş faslım yok bu film için, olamaz da. Özel bir film. İzlediğim en iyi aşk filmi...  "Neden bana azıcık ilgi gösteren her kadına aşık oluyorum.." İsmi konusunda içimi dökerek başlamalıyım. Duyduğum en güzel, en orjinal isimlerden birine sahip film. Ama Türkçeye çeviren sivri zekalılar " Sil Baştan" diye kestirip atmışlar. Yahu h iç kasmayıp birebir Türkçe'ye çevirsen zaten "Lekesiz zihnimin sonsuz gün ışığı" oluyor fena mı?  Uzun olması sorunsa  "Paramparça aşklar ve köpekler"  ile "Ateşten kalbe akıldan dumana" çevirileri çok beğenilmedi mi? Bu arada film isminin Alexander Pope'un bir şiirinden aldığını ekleyelim. Memento, Prestige, The usual suspects vs.. Bazı filmler tek izlemelik değildir. Bu filmi bence iki de değil, en az üç kez iz

ARIZA

Resim
Adam arıza.. Yapacak bir şey yok..   Seversin, sevmezsin önemli değil ve zaten umrunda da değil.   Hareketleri saçma gelebilir,  gol sevincini itici bulabilirsin, altı üstü bir korneri uzaklaştırdı diye dünya şampiyonu olmuş gibi sevinmesinden rahatsız olabilirsin ama adam böyle.. Mesela ben Riera'yı dövdüğünü duyduğumda sinirden çıldırmıştım, bütün yaz tatil yaptığı için bu sezonun 3'te 1'inde adam gibi top oynayamadığı için de hala kulaklarını az çınlatmıyorum. Adam sana göre normal değil ve evet bana göre de değil ama onun normali bu. Yani yapmacık değil.  Doğal.. ve bence doğal olan her zaman güzeldir.. Şu penaltı kurtarma olayını gördüğümden beri aklıma geldikçe gülüyorum. Maçın son dakikasında kaleye geçip penaltı kurtarıyorsun ama top hala oyundayken topun gittiği yerin ters tarafına doğru pitbull sevinci yapıyorsun :D :D Akıl kısmı böyle karışık ama bir de işin yürek kısmı var ki o da şöyle bir şey oluyor:  Kadıköy'deki şampiyonluk maçından s

Sakinnn "GS 1-0 Man.Utd."

Resim
"Özel" nedenlerle ilk yarıyı izleyemedim pişman değilim :) ama 2. yarı özellikle Amrabat ve  Hamit'in her atakta sorumluluk almaları çok hoşuma gitti. Riera ve Dany'i de çok beğendim. Manchester'ın bu kadrosuna karşı olması gerektiği gibi, kalite farkıyla, oyuna hükmederek rahat kazandık denebilir..   Sıra Braga'da.. Bir hesapta orda olacaktı..

HAYATIMIN FİLMLERİ #23.Fight Club#

Resim
23. Fight Club   (1999) Yönetmen:  David Fincher. Oyuncular:   Brad Pitt , Edward Norton , Helena Bonham Carter. Imdb notu: 8.9 Listemdeki filmler içinden şöyle böyledir diye atıp tutamayacağım birinde sıra:) Hala izlemeyen var mıdır bilmiyorum. Varsa da onlara film hakkında söyleyeceğim fazla bir şey yok çünkü Dövüş kulübünün ilk kuralı, dövüş kulübünden bahsetmemektir..    ” Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük, ama olmayacağız. Simdi bunu anlamaya başlıyoruz. ”  David Fincher'in, Chuck Palahniuk'un romanına dayanan ve erkek dünyasının sınırlarını çizen filmi heyecan verici, öfkeli ama aynı zamanda zekice bir sinemasal fanteziydi.  Olağanüstü popüler olan film, görsel açıdan olduğu kadar ahlaki açıdan da vurucu oldu. Çarpıcı kamera hareketleri ve özel efektleriyle roket hızıyla ilerleyen huzur kaçırıcı filmimiz, kapitalizm eleştirisi olarak yüceltidikçe yüceltildi... Brad Pitt'in ca

DİKKATİMİ ÇEKENLER-3: Duško Tošić

Resim
Cavcav'ın hep ucuz Afrikalı transferlerine alışmıştık ama son yıllarda paraya kıyarak, özellikle de Balkanlardan bu tip kariyerli ama düşüşte sayılabilecek oyuncuları da bolca denemeye başladı.. 600 bin avro bonservis ödedi, hem de bir sol beke! 27 yaşındaki futbolcu Sochaux, Werder Bremen, Portsmouth, Real Betis, Kızılyıldız gibi takımlarda kariyer zirvesini yaptıktan sonra yolu Ankara'ya düşen bir Sırp ..  Açıkçası Gençlerbirliği'ne gelene kadar adını bile duymadığım, tek maçını izlemediğim bir oyuncuydu buna rağmen henüz sezonu yarılamadan beni kendine defalarca hayran bıraktı.  1.85 boyundaymış ama bana en az 1.90 gibi gelmişti gördüğümde :) Bu sezon ilk izlediğim Gençlerbirliği maçını hatırlıyorum, bu adam tank gibidir, böyle sol bek mi olur diye geçmişti aklımdan. O maç rakibini bir kez bile arkasına kaçırmadı, tek top kaybı yapmadı, bütün maç sol kanattan gidip geldi,  asist yaptı. Sanki sol kanat baştan başa onundu , diğer 10 arkadaşı ise sahanın kalanın

DİKKATİMİ ÇEKENLER-2: Aydın Karabulut

Resim
Lig ortasında teknik direktör değişikliği bir takımı nasıl etkiler? Ülkemizde her sene ortalama 5-6 kez mutlaka yaşadığımız ve haliyle de aşina olduğumuz bir süreç bu. Neler olur hoca değişince? Ö ncelikle mevcut ideal kadronun oynayan oyuncuları yeni hocanın gözüne girebilmek için bir tık fazla efor sarfetmeye başlar bu en bilineni, yani bu 1.. Daha s onra bir kaç hafta geçip de hoca takımı iyice tanımaya başlayınca, sistemi değiştirme cesaretini bulur/karar verir ve kadroda oynayan/az oynayan oyuncular arasında ufak tefek oynamalar yapar bu da 2..  3.ve son olarak ise ara transfer dönemine kapağı atabilirse yönetimi ikna edebildiği ölçüde (tuttuğunu getirmek suretiyle) kadroya takviyeler yapar.. Bizim gördüğümüz, alıştığımız genel geçer yöntem böyle.. Fakat ben Aydın 'da yaşadığımıza benzer radikallikte durum değişimi pek hatırlamıyorum. ( Halen süper ligde iş bulabilmesi her aklıma geldiğinde canım sıkılan)  Bülent Uygun'un, sezon başından beri doğru dürüst 18

DİKKATİMİ ÇEKENLER-1: Abdullah Durak

Resim
Bugün itibariyle yepyeni bir yazı dizisine başlıyorum. Her hafta ortalama 5-6 STSL maçını 90 dakika izleyen, saatleri çakıştığı için kaçırdığı diğerlerini de mutlaka sonradan takip etmeye çalışan bundan da büyük zevk alan bir futbolsever olarak, ligimizin son haftalarda dikkatimi çeken çıkıştaki futbolcuları hakkında içimden geldikçe belli aralıklarla birkaç cümle karalamak amacındayım .  Bir yönden de ligimizde forma giyen kayda değer futbolcular hakkında kendim için bir not defteri tutuyorum diyebiliriz. Tabi tahmin edersiniz ki bu yazı dizisi; "Beşiktaş'tan Fernandes bu aralar çok dikkatimi çekiyor" veya "Sow diye bir eleman var çok güzel goller atıyor"  tadında olmayacak :D Daha ziyade bizim spor medyasının pek ön plana çıkarmadığı ama son haftalardaki çıkışı benim dikkatimden kaçmayan futbolculardan bahsedeceğim kendimce... Neyse lafı fazla uzattık, başlıyorum: İlk adamımız Kayserispor'dan Abdullah Durak . 1987 doğumlu futbolcu, 17 yaşı

HAYATIMIN FİLMLERİ #24.The Big Lebowski#

Resim
24. The Big Lebowski   (1998) Yönetmen:  Joel Coen , Ethan Coen. Oyuncular: Jeff Bridges , John Goodman , Steve Buscemi , Julianne Moore. Imdb notu: 8.3 Hayatım boyunca, çok yakışıklı olmanın veya çok zengin olmanın hayalini hiç kurmadım. Allah biliyor, kıskandığım özellikler bunlar olmadı asla. Oysa daha kendimle yeni tanışmaya başladığım ergenliğin ilk yıllarından beri deliler gibi kıskandığım bir insan tipi var. Her zaman her şartta rahat olan, kafayı hiç bir şeye takmayan, umursamaz adamlar... Jeff Bridges'in canlandırdığı Jeff Lebowski karakteri yani nam-ı diğer "Dude" her zaman benim idolüm olmuştur.   Bornozuyla süpermarket alışverişine çıkan, sütün tazeliğini koklayarak anlayan, kapalı ortamda bile olsa kafası bişeylere bozulunca güneş gözlüğünü takarak karşı tarafla arasına set çeken, nerede olursa olsun mutlaka en rahat edeceği pozisyonda oturan, White Russian gibi nispeten pek tutulmayan favori içkisini elinden hiç düşürmeyen, hayatını minimum enerj