Kayıtlar

Ekim, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MİSİMOVİÇ-PİNO İLE 2.HAFTA

Resim
GALATASARAY:2 - ANTALYASPOR:1 (Servet,Pino) Fenerbahçe deplasmanındaki defansif kadro ve futbolun ardından, içeride oynayacağımız Antalyaspor maçında daha ofansif bir takım beklentisi vardı ama sakatların hiçbirinin yetişmemesi ve üzerine Elano'nun da hastalanıp kadrodan çıkarılmasının ardından, dün daha da defansif bir Galatasaray izledik. Hagi, göbeği Barış-Cana-Sarp'la üçleyip, solda Misimoviç, sağda Sabri ve tek forvet Pino ile gol bulmayı düşündü. Yokluk nedeniyle çıkan onbiri fazla eleştirmek istemiyorum ama bence Sarp yerine Mehmet Batdal ile başlamalıydı. Orta sahanın direnci açısından, Sarp'ın eksikliği büyük sorun yaratmazdı diye düşünüyorum. Maçtan önce yanımdaki arkadaşıma Pino , Fener maçındakinin yarısı kadar oynasın kesin golü var dedim. Yine çok etkiliydi, güçlü bir Pino'yu izlemek gerçekten zevk vermeye başladı. Güçsüzken ne süratinin nede şutlarının bir hayrı dokunuyordu. Bu cümleyi yazacağım hayatta aklıma gelmezdi ama dün Barış'a bayıldım . İns

Bak Sercan bu top, vur Sercan vur...

Resim
BURSASPOR:1 - FENERBAHÇE:1 Uzun zamandır izlediğimiz en heyecanlı ve zevkli maçtı. Özellikle son yarım saat top iki kale arasında gitti geldi. Tempolarına ve kazanma hırslarına bakılınca, takımlar geçen sezonu neden ilk iki sırada bitirdiklerini herkese gösterdiler. Fenerbahçe'nin golünde Emre'nin hızlı düşünmesi ve becerisi mükemmeldi. Topa bir dokunuşta rakibini ekarte etmesi ve bunu yaparken aynı anda saniyeler içinde, kafasını kaldırıp Alex'i görmesi maçın en güzel pozisyonuydu. Emre dışında Volkan Demirel'i de Fenerbahçe'de görevini iyi yapanlar arasında sayabiliriz. Bursaspor'da ise sahanın en iyileri Ergiç, Turgay ve Ali'ydi. Geçen sezonun en parlak adamlarından (benim de özellikle beğendiğim) Ozan İpek'in bu seneki berbat performansı çok garip. İnsan bu derece bir düşüş nasıl olabilir diye şaşırıyor ama sonra Misimoviç ve Nihat'ı düşününce beterin beteri de var diyor. Maç öncesi Volkan Şen ve Stoch için maçın kilit adamları diye düşünüyordu

HAYATIMIN FİLMLERİ #48.Run Lola Run#

Resim
48. Run Lola Run (1998) Yönetmen: Tom Tykwer Oyuncular: Franka Potente , Moritz Bleibtreu Imdb notu: 8.0 Geri sayım sürüyor... 48. sıradaki filmimiz; orjinal adı " Lola rennt " olan bir Alman yapımı ve kader mi, tesadüfler mi sorusunun cevabını arıyor! Hayatlarımız sürekli başka insanların hayatlarıyla kesişir. Gün içinde bir başkasının hayatında küçük bir ayrıntı, bizim hayatımızı da biz farkında olmadan değiştiriverir. Bu değişiklikler gerçekten de bir anda mı oluvermiştir, yoksa kader kavramı içinde düşünürsek böyle olacağı çoktan belli midir? Hayatımızın bir yerinde aldığımız bazı kararlar bizi tümüyle başka bir yöne doğru götürür mü? Bu soruların cevaplarını bol bol düşündüren Run Lola Run 'ı, Amores Perros (2000) ve Groundhog Day (1993) gibi iki harika filme bu yönüyle çok benzetebiliriz. Filmin en büyük numarası, bize aynı hikayeyi üç farklı versiyonda anlatabilmesi. Böylesi zor bir işin altına giren yönetmenin bunu daha da zorlaştırmak için yap

SCHUSTER 'DE İNATÇI ÇIKTI

Resim
KAYSERİSPOR:1 - BEŞİKTAŞ:0 Dünya çapında anormal başarılar kazanmış, isimli ve kariyerli hocaların hiçbiri Türkiye'de bir türlü başarılı olamadılar. Löw, Del Bosque, Aragones, Rijkaard ilk aklıma gelenler.. Başarısızlıklarını tek bir nedene bağlamak doğru olmaz ama tüm bu isimlerin benim çok net hatırladığım ortak bir özellikleri vardı: Körü körüne yapılan İNATÇILIK. İnatçılık, şans eseri hepsinin de kişisel özelliği olmayacağına göre ortaya tek bir sonuç çıkıyor: Ligimizi küçümsüyorlar, ben en doğrusunu bilirim, sahaya kimle çıkarsam çıkayım kazanırım sanıyorlar... Bunun dışında bana hiç kimse Beşiktaş'ın bugün sahaya çıkan orta dörtlüsünü izah edemez! Lige harika başlayan, futboluyla herkese zevk veren takımın orta sahasında, Quaresma sakatlandıktan sonra denenmeyen saçmalık kalmadı. -Bugün 4-3-1-2 oynuyoruz çocuklar ama şöyle yapacağız: 3 ön libero ve önlerinde Tabata. -Eee kanatlar hocam? -Salla ya ne kanadı, zaten Q7 sakat, sağda da Holosko ile Nihat dökülüyor, yığdım göb

Artık kavgadan kaçmıyoruz

Resim
FENERBAHÇE:0 - GALATASARAY:0 Tek bir pozisyon aslında maçı çok güzel özetliyor. Galatasaray ceza sahasından seken bir topa, Dia gelişine çok sert vurdu. Top Cana'nın karın boşluğuna çarptı ve geri döndü. Halı sahalarda veya küçükken sokak aralarında yaptığınız maçlarda mutlaka sizde aynısını yaşamışsınızdır. İnsanın nefesi kesilir, nerede olduğunuzu şaşırırsınız. Dönen top tekrar Fener'li oyuncunun önüne düştü ve bekletmeden 2. şutunu çıkardı ama yıkılmayan Cana o topuda çeldi ve ancak topun arkadaşlarında olduğunu gördükten sonra kendini bıraktı... Bu pozisyon, hem bu maçın, hemde bu günden sonra Hagi'nin Galatasaray'ının nasıl savaşacağını bizlere anlatıyordu. Bence maçın adamı tartışmasız Pino 'ydu. Geçen sene Baros'un ayağının kırıldığı FB-GS maçındaki, Kazım'ın tek forvet performansını anımsattı bana. Maç öncesi bakıldığında Fenerbahçe'nin en tehlikeli silahı Niang 'tı. Topu alıp yüzünü kaleye döndüğü pozisyonlarda Servet veya Neill'i teke

Derbi öncesi artık uykularım kaçmıyor...

Resim
Futbol, ezeli rekabet, kavga, gürültü, Hagi, Rijkaard ... hepsi bol bol konuşuldu, konuşulacakta ama sabah sabah okuduğum bir yazıda hala gözlerim doluyorsa, bu saydıklarımızdan çok daha önemli şeyler olduğunu unutmamak gerek. Fenerbahçe- Galatasaray maçları... hepimizin babasıyla, bu maçlarla ilgili pekçok anısı yok mudur? my.sporx.com'dan smkoray nickli arkadaşın yazısını aynen paylaşıyorum: 42 yaşındayım... 5 yaşımdan beri - sevgili babamın da teşvikiyle - bir Galatasaray'lı olarak futbolu takip ediyorum... 70'li yılların ortası toprak kenarları seyrek çimenli İnönü stadyumu, Fatih Terim, Gökmen, B. Mehmet, siyah-beyaz TV ekranından seyrettiğim İngiltere Federasyon Kupası finalleri... 80'li yıllar ve Derwall'li dönemler, hiç yaşamadığım şampiyonluk sevinci, Neuchatel, Monaco maçları... 90'lı yıllar, Şampiyonlar Ligi, Hagi, Hakan Şükür, Emre, Okan, Suat ve diğerleri... 2000 senesi belki de hayatımın en mutlu günleri... Ve çok da iç açıcı olmasa da üç şampiyo

#7 RAUL - Ölümsüzlüğe 1 gol kaldı!

Resim
Yaşayan efsane Raul , Hapoel Tel Aviv karşısında attığı 2 golle, Avrupa kupalarındaki gol sayısını 69’a çıkarttı ve Gerd Müller’in rekorunu egale etti. Raul, 1 gol daha atarsa, Avrupa kupaları tarihinin gelmiş geçmiş en golcü futbolcusu olacak! Halen Şampiyonlar ligi tarihinin en golcü futbolcusu unvanını elinde tutan Raul, Avrupa kupalarında attığı 69 golün 68’ini, 1993 yılından bu yana oynanan Şampiyonlar Ligi’nde kaydetti. Raul aynı zamanda, 15 ayrı sezonda Şampiyonlar Ligi’nde gol atabilen tek futbolcu. Raul’u, 56 golü bulunan Ruud Van Nistelrooy, 50 golle Thierry Henry ve 44'er golle Andrij Shevchenko-Filippo Inzaghi takip ediyor. Bu adamların onu geçme ihtimali hemen hemen hiç olmadığına göre onun rekorunun kırıldığını görmeye bizlerin ömrü yetmeyebilir. Blogumda şimdiye kadar onun hakkında yazma şansım olmadı ama Raul benim için özel bir futbolcudur. Üniversite yıllarında odamın duvarları onun posterleriyle süslüydü. Halı sahalarda attığım gollerden sonra onun gibi yüzük pa

TABii Kİ SAĞDAKİ !

Resim
BJK:1 - PORTO:3 * Yeşil olanı sahada olsa daha az zarar verirdi. * Guti 'nin eksikliğide önemli ama Quaresma olmadığında sadece hücumdaki yaratıcılık ölmüyor, takımın temel dizilişi bile bir anda çökebiliyor. * Son 3 resmi maçı üstüste kaybetmek, haftasonu Kayseri deplasmanını daha da zorlu hale getirecek! * Zapo'nun hatası, Belediye maçındaki Ferrari'nin hatasını anımsattı. * Böyle bir maçta bile 3-4 tane net pozisyona girebilmek yinede güzel.. * Hakan , boşa çıkmaları iyice alışkanlık haline getirdi, maç harici günlük yaşamında bile ara ara boşa çıktığından şüpheleniyorum. * 10 kişi kalmış Porto'nun, arka arkaya iki gol bulması, Beşiktaş'lı futbolcuların sabırsızlığını gösteriyor. Schuster herşeyden önce soğukkanlı kalabilmeyi öğretebilse keşke. * Bobo'ya her zaman çok güvendim. Bu seneki performansıyla bir türlü yaranamadığı BJK'lı bazı arkadaşlara da kendini kabul ettirdi.

Hagi'nin "ateşe doğru" Koşanı

Resim
Yarın saat 15.30’da imza töreni var. Futbolculuğu, Galatasaray tarihinin en iyisiydi. İlk hocalık dönemi ise "kısaca" başarısızdı. Teknik direktörlüğünden tek akıllarda kalan, son yıllarda Fenerbahçe karşısında alınmış en başarılı sonuçların onun zamanında alınmasıydı. Ve kader bir FB maçı öncesi onu tekrar takımının başına getirdi... Geçen diğer isimlerin Hikmet Karaman, Ersun Yanal, Hakan Şükür vs. olduğunu düşünürsek, böyle bir dönemde, Gheorge Hagi gibi kulübü çok iyi tanıyan, lider karakterli, disiplinli/sert (şuan en çok ihtiyacımız olan özelliği) ve taraftarın gönlünde ayrı bir yeri olan Galatasaray efsanesine kimse kötü bir tercih demeyecektir sanırım. Yardımcılığını da ileride büyük işler beklediğimiz Tugay Kerimoğlu'nun üstlenecek olması hem bizim hemde Tugay için harika olacak. İşin bir diğer boyutu daha var ki oda takımda, Rijkaard'ın gidişinin performansını özel olarak etkileyeceği üç önemli ismin olması. Elano, Servet ve Cana... Servet zaten Rijkaard&#

Arif Erdem'i özleyenlere...

Resim
Galatasaray nasıl başarılar yaşadıysa milli takımda aynı başarıları yaşadı. Bizim jenerasyon ve bizler yaşattık. Mesela, o dönemde defansa Popescu’nun yerine Alpay , Taffarel’in yerine Rüştü monte ediliyordu. Biz öyle algılıyorduk. Nasıl Galatasaray’da üç tane yabancı oluyorsa; Hagi, Popescu, Taffarel; Milli Takım’da da öyle üç kişi monte ediliyordu. İki Avrupa Şampiyonası, bir Dünya Kupası oynadık. Şimdi sen bakabiliyor musun, Türk milli takımına? Futbolcu topluluğu paylaşımını, kalitelerini iyi yakalamak lazım. O dönem biz gözü kapalı top oynuyorduk. Ben biliyordum ki Okan gelince sağ ayak dışıyla atacak, ben oraya koşu yapıyordum. Ben biliyordum ki Hakan Şükür nerede vuracak, oraya kesiyordum. Bu işler hakikaten uyum içerisinde, bir arada sürekli oynayınca oluyor. Hagi’nin nereye baktığı zaman nereye atacağını hepimiz çok iyi biliyorduk. Mesela biz topu kaybettiğimiz zaman, baktığında beş kişi birden basıyorduk. Adam, “Lanet olsun, aman al” diyordu. Bizim meşhur Manchester maçı var

HAYATIMIN FİLMLERİ #49.The Others#

Resim
Listemi sondan başa doğru sıralamaya, 49. sıradan devam ediyorum. Filmimiz; 50. sıradaki "Enemy at the Gates" gibi yine 2001 yapımı bir film ve yine 2.dünya savaşı zamanında geçiyor. 49. The Others (2001) Yönetmen: Alejandro Amenábar Oyuncular: Nicole Kidman Imdb notu: 7.8 Altıncı His gösterimden kalkalı henüz iki yıl olmuştu ama yarattığı etki bir nebze olsun azalmamıştı. O filmdeki dahiyane fikir pek çoklarına ilham verdi ama Altıncı His'ten sonra çekilen hiç bir film "The Others" kadar onun yaratacılığına yaklaşamadı. The Others , izledikten sonra bir kez daha izlemenin şart olduğu filmlerin başında geliyor. Film ve özellikle senaryo hakkında ne kadar az şey bilerek izlerseniz o kadar iyi. Ayrıca ismi kendisine en fazla yakışan filmlerden biride budur sanırım. Filmde kan yok, vahşet yok, küfür yok, sex yok, şiddet yok ama olması gereken herşey. Gerilim var, korku var, huzursuzluk var ve birde Nicole Kidman 'ın muhteşem mimikleri var.

RİJKAARD GİDER TERİM GELİR

Resim
GALATASARAY:2 - ANKARAGÜCÜ:4 (Baros(2)) İlk 2 maçını kaybet taraftarını delirt, sonra 4 maç üstüste kazan acaba mı dedirt, yine 2 maç kaybet... Bir ileri iki geri elde var sıfır! Olmuyor işte olmuyor ve olmayacakta.. Rijkaard inadının bir anlamı kalmadı artık arkadaşlar. İkinci başkan Mehmet Helvacı'nın maç sonu açıklamalarından anladığım; tazminatta anlaşabilirlerse Rijkaard defteri kapanıyor. Haftaya da rakip Fenerbahçe. Gün ola harman ola bekleyip görelim. İçimden bir ses üçüncü Terim dönemi yakındır hazırla kendini diyor. İlki efsanevi, ikincisi rezaletti. Üçüncüsü nasıl olur bilmem ama açık konuşmak gerekirse bizim olayda Fener'in Daum devirdaimine benzer. Maç öncesi yazısında "Arda'nın yokluğunda tüm yük Kewell'ın omuzlarında olacak. Misimoviç hala kafayı toparlayamadığı için orta sahada güvenebileceğimiz tek adam Kewell yine!" yazmıştım. Son antrenmanda Kewell'ın sakatlandığı haberini alınca yıkıldım adeta. İki farkla kazanırız dediğim maçı Kewe

SPOR TARİHİNİN EN BÜYÜK 10 AYARI

Resim
Nuri'nin Podolski'ye verdiği muhteşem ayarı görmüşsünüzdür. Bu tip müthiş "kapak" lara spor aleminde çok sık rastlamıyoruz ama iyisine şahit olmak çok zevkli oluyor hakikaten :) Ben aklıma geldiği kadarıyla "sözle" verilmiş en iyi 10 ayarı seçip sıraladım. Umarım beğenirsiniz: 10- Zlatan İbrahimoviç “Onun topla yaptıklarını ben portakalla yaparım.” (Kendisi hakkında ben ondan daha iyiyim tarzı bir açıklama yapan Carew için söylüyor) 9- Sergen Yalçın "Hasan Şaş yıldızsa ben kuyruklu yıldızım" (2002-2003, Hasan Şaş'ın en iyi zamanları. Medyada deli gibi Sergen'le kıyaslamalar var. Ve konu en son Sergen'e soruluyor. Verdiği cevap net) 8- Mike Tyson "Yumruğu yiyene kadar herkesin bir fikri vardır" (Kendisine meydan okuyan, medyada defalarca onu çok kötü döveceğini söyleyen rakibini nakavt ettikten sonra canlı yayında..) 7- Bill Shankly (Liverpool'un efsane teknik direktörü) "İngiltere'de 2 büyük takım vardır. 1:

BEŞİKTAŞ:2 - MANİSASPOR:3

Resim
* Manisaspor ikinci devide deplasmanda üç gol tarifesiyle avladı . Hem oynadıkları futbol hem de hücumcularının kalitesiyle Karabükspor ve Manisaspor bu senenin flaş ekipleri. * Trabzon maçından sonra Tabata için "hep birşey eksik bu adamda çözemiyorum" yazmıştım . Bu sefer de komple eksikti. Fazladan iş yapma, göze girme sevdası bitiriyor onu. Basit oynasa yapacağı katkıyı da yapamıyor böyle olunca. Eminim çoğu Beşiktaşlı'nın aklında şu soru vardır şimdi: "Acaba giden Delgado değilde o mu olmalıydı?" * Beşiktaş üstüste ikinci mağlubiyeti aldı. Üç büyüklerin en sorunsuz takımında da bu skordan sonra kazan kaynamaya başlayacaktır. Arda'sız Galatasaray ve Quaresma-Guti'siz Beşiktaş'ın düştüğü halleri gördük. Bakalım yarın Alex'siz Fenerbahçe nasıl oynayacak? * Çıkan onbire bakıyorum da göbekte Fink, Necip, Ernst önlerinde serbest adam Tabata ve ilerde çift forvet Bobo-Nobre. E doğal olarak kanattan gelişen atak sayısı sıfır. Orta sahada top kayb

ANKARAGÜCÜ MAÇI ÖNCESİ

Resim
*Arda'nın yokluğunda tüm yük Kewell 'ın omuzlarında olacak. Misimoviç hala kafayı toparlayamadığı için orta sahada güvenebileceğimiz tek adam Kewell yine! * Baros iyileşti, süper bir haber bu.. Yokluğunda forvete çekilen Kewell'ın etkinliği de azalıyordu. Orta sahada Kewell, forvette Baros'un olduğu bir takımda kalan 9 adam kim olursa olsun, her zaman bir umut oluyor insanın içinde. * Ankaragücü , geçen sene bizi rüyadan uyandıran takımdı. İlk 7 hafta da 6 galibiyet, 1 beraberlik almış fırtına gibi esen takımı, 0-3 'le hezimete uğratmışlardı ki bir dahada iflah olmamıştık zaten. *Bu maç açıklığa kavuşacak önemli bir soru işareti de var, Servet'in durumu! Gökhan ve Neill sakat. Stoperlerden biri banko Hakan olacaktır. (Bu fikri hiç tasvip etmesemde Rijkaard'ın böyle bir fantazisi olduğunu biliyoruz.) Hakan'ın yanı için ise sadece iki alternatif var: Ali Turan ve Servet. Bu yokluğa rağmen yarın sahaya çıkan kişi Ali Turan olursa, tüm Galatasaray'

Kadro dışı bıra.. Affettim affettim!

Resim
Her yönüyle saçma sapan bir olaylar zinciri... Ertuğrul hoca milli maç arası nedeniyle, Bursaspor'lu futbolculara 2 gün izin veriyor. Arda'nın yokluğunda, kişisel yeteneğiyle kanattan pozisyon yaratabilecek tek adam, milli kadroya seçilmediği için, oda 2 gün izinli haliyle. İlk ve en büyük saçmalıkta bu aslında ya neyse... Sonra Volkan kardeş, kimseye haber vermeden Amerika (!) 'ya sevgilisinin yanına gidiyor. Bursa-İstanbul : 3-4 saat, Türkiye-Amerika: 11-12 saat, yani gidiş dönüş toplam 30 saat ! Aksilik şu ki iki gün ise sadece 48 saat! Haliyle de Volkan, Flash olmadığı için 1 gün gecikmeyle takıma katılabiliyor ve (benim düşüncem yüklü bir para cezası alması gerekirken) kadro dışı bırakılıyor! Kendini savunmak için; söz, nişan tarzı bir durumum vardı diyor! (Açık açık söylesem, ne para takardınız, ne izin verirdiniz, bende gizli yaptım diyor yani) Hafta sonu Karabük maçı var diye, kadro dışı bırakıldıktan 2 gün sonra da affediliyor! (Yahu neden bırakmıştınız, nede

Şaklabanlık Bedava

Resim
Hadi diyelim Arda fazla seksten sakatlandı da senin kafana ne oldu? Neden normal bir insan gibi düşünemiyorsun? Galatasaray kulübüde adam yerine koyup resmi siteden açıklama yapmış . Zaten resmi sitedeki üç haberden biri kesin "zorunlu açıklama". Her kabzımalla muhatap olun illa...

YAZIKLAR OLSUN!

Resim
Almanya'nın ardından Azerbaycan'a da futbolun "f" sini oynamadan yenildik... Herkesin canı burnunda, az önce gördüm Hiddink'in ise ağzı kulaklarında.. Emre bey de maçtan sonra çıkmış "2012 'den sonra milli takımı bırakabilirim, ailemle bir konuşayım da döncem ben size" falan diyor. Yaa güzel kardeşim şimdi bunun zamanı mı? Neyin peşindesin? Bırak veya bırakma, bu maçtan sonra ne düşünerek böyle bir açıklama yapıyorsun veya hiç mi düşünmeden konuşuyorsun? Anlayamıyorum arkadaş bu kadar mı cahilsin, işin kötüsü takımda top oynamaya çalışan üç beş adamdan birisin sen... Hatta geri alıyorum, Hamit'le beraber iki adamdan birisin. Takım Azerbaycan'a pozisyona giremeden yenilmiş, ben burda yarım saattir sana kösüyorum düşünün işte açıklamanın zamanlamasını.. Bu takım iyi çalıştırılmıyor, arkadaşlık sıfır, hiçkimse diğerini önemsemiyor. Hiddink futbolcuları tanımıyor. Son 1 haftada Sabri hayatında ilk kez sol bek, Hamit hayatında ilk kez sol açık oyn

HAYATIMIN FİLMLERİ #50.Enemy at the Gates#

Resim
Blogu yazmaya başladığımda ağırlık futbol olur ama bol bol sinema ve satrançta yazarım diye düşünmüştüm. Futbol aldı başını gitti de diğer ikisi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bende bari fırsat buldukça, en sevdiğim filmlerle ilgili birkaç şey karalayayım da en azından kendimi o şekilde tatmin edeyim diye düşündüm. Hemen belirtiyim bu, dün oluşturduğum bir liste değil. Çok uzun zamandır böyle bir listem vardı ve yeri geldikçe hep güncelledim, doğru sıralamayı yapmak için çok uğraştım. Filmleri; güzelliğine veya sinema tarihindeki önemine göre vs. değil, tamamen benim onlara duyduğum sevginin çokluğuna göre sıraladığımın altını çizeyim ve 50 numaradan geriye doğru sıralamaya başlayayım. (Haftada bir tane gibi yazmayı planlıyorum ama dur bakalım...) 50. Enemy at the Gates (2001) Yönetmen: Jean-Jacques Annaud Oyuncular: Jude Law, Ed Harris Imdb notu: 7.4 Rus ve Nazi askerleri arasında geçen büyük Stalingrad savaşını konu alan filmimiz Almanya'da çekilmiş.

SPARTACUS YENİ LOST OLUR MU ?

Resim
Lost'u bitirdiğimden beri yeni bir diziye başlamamıştım. Hem pek zaman yoktu, hemde beni Lost gibi, koltuğun başına saatlerce çivileyebilmeye aday dizi yoktu. Sadece bir ara "The Pacific" e başlamaya niyetlendim ama sarmadı oda. Son zamanlarda herkesin dilinde bir " Spartacus Blood and Sand " lafı dolanmaya başlayınca bir şansta ona tanımaya niyetlendim ve bu hafta sonu "Spartacus Weekend" düzenledim. Dün ilk 10 bölümü bir oturuşta izledim. Gerçekten çok sürükleyici bir dizi. Dövüş sahneleri, efektler filan harika. Yalnız izlemeye niyetlenen arkadaşları uyarayım, çok fazla kan ve cinsellik içeren sahne var. Kanlı sahnelerin etkileyiciliğini arttırmak için tüm renkler soluk kullanılmış ama kan kırmızısı çok cırtlak, buda diziyi izleyenlere çizgi roman, bilgisayar oyunu karışımı bir tat veriyor. Dizi, güzel bir solukta izleniyor falan ama hiçbir zaman Lost'un yerini tutamaz bence. Spartacus, belki görüntü kalitesi olarak daha iyi olabilir ama senary

Almanya Maçı Öncesi

Resim
Grubumuzun en güçlü takımına deplasmana gidiyoruz, yani gruptaki en zor maçımız. Arda 'nın olmamasının sıkıntısı çok büyük ama Almanya 'da Schweinsteiger'in yokluğunu mutlaka hissedecektir. Sonuçta Schweinsteiger , oynadıkları takım oyununun kilit oyuncusu idi . Bir takım, hücum hattında oynayan tehlikeli yıldızları varsa iyi bir hücum takımı olarak anılabilir. (Arjantin,Real Madrid,Beşiktaş 2010 vs.) Yada çok sağlam iki stopere sahiptir ve önlerinde defansif ikinci bir hat daha kuran çok koşan, bozucu önliberoları vardır bu kez de iyi bir savunma takımı olabilir. (Uruguay,Inter,Beşiktaş 2003,Bursaspor vs.) Fakat bu ikisinden de zor olan, hem hücum hem savunmayı dengeli olarak iyi yapabilen, " takım oyunu " oynayabilen bir takım kurmaktır ki zaten bunu başarabilen takım sayısıda inanılmaz azdır. (İspanya,Almanya,Barcelona,Galatasaray 2000 bilindik örneklerimiz) Bu takımlarda ise taş stoperler veya top cambazı hücumcu süperstarlardan öte başkaları ön plandadır.

KEWELL - YALIN BENZERLİĞİ

Resim
Daha önce dikkatimi çekmemişti. Kewell'ın bu fotoğrafını gördüğüm an kıvılcım çaktı :) Yalın'ıda çok severim zaten... Dün hayat durdu benim için Sanki bugün herşey farklı Sanki bu ev benim değil Bu nefes bana zararlı Alışmaya çalışmak diye birşey yok Alışmak zorundayım Üzülmemek diye birşey yok Üzülmem gerek

ARDA TURAN RÖPORTAJI

Resim
Galatasaray dergisi ekim sayısında Arda ile güzel bir röportaj yapmış. İlginç buduğum kısımları sizin için derledim; Hayallerimin olduğu yerdeyim *Maç bittiğinde herkes kendine şunu sormalı... "Ben bugün skora etki edecek ne yaptım?" *İngiltere ligi belki bana daha çok uyabilir ama ben iyi futbolcuyum her ülkede her takımda oynarım. *Bence şu an dünya üzerindeki herhangi bir futbolcu Messi ile kıyaslanamaz. Çok farklı bir oyuncu. *Şut konusunda özel çalışmalar yapıyorum. Pozisyondan eminsem iyi şutlar atıyorum. Artık toplara daha iyi vurduğumu düşünüyorum bu yüzden. Arkadaşlarım müsait durumdayken, benden daha başarılı şut atan başka bir arkadaşıma topu bırakırım her zaman. Örneğin Kewell boştaysa,ona atarım topu, çünkü bilirim ki onun şutu daha etkili olacaktır. *Kewell, Neill ve Elano'ya hayranım. (Baros'u unuttu kaptan:)) *Karakterli futbolcular tribünden ıslığı yediğinde topu ayağına alabilen, zor günlerde ayakta kalabilen futbolculardır. Bülent Korkmaz ve Ayhan

TRABZONSPOR:1 - BEŞİKTAŞ:0

Resim
* Quaresma 'sız Beşiktaşın kazanabileceğini düşünmüyordum. * Schuster'in 6 yabancı sınırına Bobo 'yu takıp, Nobre ile başlamasını anlayamıyorum. * Rapid Wien maçında da, gol atmasına rağmen, egoistliğiyle taraftarı çıldırtan Holosko bugünde sahanın en kötülerindendi. * Engin Baytar ve Burak Yılmaz gibi iki deli danadan maksimum verim almayı başarabilen Şenol hocaya saygılarımı sunuyorum. * Selçuk İnan tam ihtiyacımız olan adam, sözleşmesi de sezon sonunda bitiyor. Devre arası üç beş bişey verilip alınırsa orta sahamızda çok iş görür. * Tabata.. Kötü de oynamıyor ama hep birşey eksik bu adamda çözemiyorum.. * Beşiktaş maçı çevirebilseydi, Yattara-Ceyhun değişikliği yüzünden Şenol Güneş şimdi yerden yere vuruluyordu. Aşağıdaki yazıyı EkşiBeşiktaş 'ta gördüm ve bayıldım kısmen aktarıyorum: Nobre'nin sırtı dönük oyun anlayışını şöyle özetleyebiliriz: (d = Nobre ile rakip oyuncu arasındaki mesafe. (metre cinsinden) ) 1) d=0 Hiç düşünmeden

Djiehoua: Futbol Canavarı

Resim
Güçlü futbolcu iyidir, hoştur ama bu ne be arkadaş.. Serge Pacome Djiheoua... Gerçekten hayretle izliyorum onu. İlk kez 2 sene önce Antalyaspor 'un bir maç özetinde gördüm onu, kamera yakın çekim yaptığında bir baktım ki baldırları yanındaki rakip futbolcunun beli kadar! Dev gibi bir adam futbol oynuyordu, hatta o maç golde atmıştı. Böyle bir vücutla profesyonel futbol oynanabileceğine inanamamıştım. Korkunç görünüşüne rağmen bir o kadar da sempatik bir adam Djiehoua. Maçlarda sürekli gülerken görebilirsiniz onu. Fiziki görünümü, futbolundan daha çok konuşuldu hep. Bir BJK maçında kendine sarı kart gösteren hakeme sarılmıştı da, hakemin suratındaki ifadeyi unutamıyorum :) “Türkiye ve Antalya’da olmaktan dolayı çok mutluyum, çok sert bir görüntüm var, bunu biliyorum. Ancak bunun altında şeker gibi çocuk ruhlu bir adam yatıyor. Maalesef dış görüntüm insanları yanıltabilir. Zamanla insanlar bana alışacak. Hayatımda futboldan başka bir şey yok adeta futbola aşığım. Evliyim ve çocuğum